Etiketlenen üyelerin listesi
Toplam 6 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 6 arasi kadar sonuc gösteriliyor
Konulanmış Görüntüleme
-
21.Ekim.2014, 01:29 #2
Mustafa Aydemir
Kasım 19, 2009,
Sezgin Bey,
27 yıl sonra da olsa, hiç olmazsa ülkesinin dağlarına yapılmış bir portreyi merak eden, bunu önemseyen ilk insan olmanızdan dolayı sizi kutluyorum.
Biliyormusunuzki değil bütün Türkiye, Erzincan’lılarımız bile bu portreyi merak etmemiştir. Doğalki bunu ilk hayal edeni, kafayı bu portreye takanı ve bunu oraya çakanı da! Oysa hepimiz biliyoruzki uygarlığın temeli merak etmektir. Bizler hiçbir şeyi merak etmediğimiz içindir ki bilimde, keşifte, sanatta, ekonomi ve yaşam standartlarında bu kadar geri kaldık.
Bu portreyi ben 1982 yılında kısa dönem askerliğimde (29 günde) yaptım. Toplam 3000 gönüllü asker bu portrenin yapımında çalıştı. Şimdi bilmiyorum ama yapıldığı zaman dünyanın en büyük portresi idi. Portrenin boyu 176 metre, alanı 7500 metrekaredir. Sadece beyaz ve siyah renkler için 100′er ton boya harcanmıştır. Ama işin ilginç yanı tüm portre için hiç para harcanmamıştır.
Sizin gördüğünüz resim, benim hayalimin (veya projemin) sadece 1. kısmı idi. Oysa ben orada, o resmin askerler ve kent üzerindeki moral etkisini düşünerek hareketli ve sesli bir portre tasarlamıştım. Bu da Dünyadaki böylesi ilk uygulama olacaktı, ama bunun için minik sayılabilecek bütçeyi Genelkurmay maalesef çıkartamadı ve resim öylece kaldı.
Portrenin kendisi bir yana, yapımı ve yapım aşamaları gerçekten bir belgesele konu olacak kadar ilginçtir. Portre kireç taşından degil, cıvarın 7 dağdan elle toplatılan taşlarından yapılmıştır. Dağın kendisi gevşek toprak zemindir, ayrıca engebeli ve hayli diktir. Erzincan deprem riskli bir ilimiz olduğundan, dağda uyguladığım (o muazzam ağırlığın yıllar içinde kaymasını önleyecek) statik mühendislik tedbirleri sanıyorum ressamlığımdan daha fazla önem arzetmiştir.
Ben bu resmin yapımını özellikle bana inanan ve bana bu imkanı veren o zamanki Tugay komutanımız (şimdi rahmetli) sayın Hidayet Güngör’e ve Erzincanlı tabur komutanımız (şimdi kendisi emekli albaydır) sayın Yılmaz Bahar’a borçluyum. Sonra sırasıyla Eyüp Teğmenimiz gibi nice idealist subayımız ile dağın zor şartlarında çalışan binlerce askerimize tabiki..
Paşamız, resim bitince ödül olarak, benim (ve ekibimin) tezkerelerini imzalayıp bizlere verdi. Ayrıca benim bu portreye imzamı atmamı emretti. İlk defa bir emre karşı gelerek bunların hepsini reddettim ve askerliğimden normal süresinde terhis oldum. Çünkü ben bu resmi bir ödül almak için değil, özgürlüğümüzü borçlu olduğumuz kişiye minik bir borç ödeyebilmek için hayal etmiştim. Ayrıca bu resme küçük bir taş koyanı o resme gönlünü bağlayanı da düşünerek ona bir imzayla tek başıma sahip çıkmak istemedim. Bugün de olsa aynı şeyi yaparım.
Sezgin Bey bu portreyle ilgili anlatılacak elbette çok şeyler var. Ben size sadece ön bilgi olarak bunları geçiyorum. Umarım belgesel fikriniz hayata geçer ve milletimizin bu portreden haberi olur. En kısa sürede tanışacağımızı ümit ederek sizlere en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Ayrıca Eyüp Teğmenimizle (albayımızla) yeniden karşılaşmak ve görüşmekten mutluluk duyarım.
Selamlar.
Mustafa AydemirKonu TRessam tarafından (21.Ekim.2014 Saat 01:40 ) değiştirilmiştir.